RÖPORTAJLAR:
hakaner6060@gmail.com
BLOG
Köşe Yazısı
İnsanlar yalnız değillerdir. Yaratılış itibariyle hep bir arada yaşama zorunluluğundadırlar. İnsanları diğer canlılardan ayıran unsur bir toplum oluşturmalarıdır. Birlik olarak yaşamayı ilke edinen, birbirlerine karşı kardeşçe davranan, zor günlerinde yardımlaşan, adeta birbirleriyle akraba gibi olan bir toplumun bireyleri, birbirine karşı sorumluluk duygusuna sahip oldukça; huzur, güven ve mutluluk dolu bir dünyayı şekillendirirler.
Hoş görmekten gelir hoşgörünün kökü. Hatayı, kırılmayı, pişmanlığı hoş görmekten. Herkes yakınlarıyla, arkadaşlarıyla sorunlar yaşayabilir. Bir arkadaşına kırılabilir, bir akrabasına küsebilir, küçüğüne kızabilir, büyüğüne karşı hata yapabilir. Önemli olan bu gibi zor durumlarda hoşgörünün deminden tatmaktır. ''İnsanlarla öyle iyi geçininiz ki düşmanınız bile ölümünüze ağlasın'' sözüne itibar ederek, severek, sevdirerek hoşgörüyü hissetmektir. Hataları hoşgörüyle karşılamak, karşısındakinin hatasını anlamasına yardımcı olmak bu hissiyatı yaşamanın meyveleridir. İnsanları birbirine yaklaştıran, mutlu kılan, sevmeyi saymayı ve hoş görmeyi sağlayan davranışların temelinde hoşgörü gelir. Kişi, bu duyguyla insanların elinde olmadan yaptıkları çirkinliklere hoşgörü ile bakar. İnsanların güzelliklerini görmeye, eksikliklerini kapamaya çalışır. Yunus Emre'nin söylediği gibi: ''Yaratılanı Sever Yaratandan Ötürü'' sözünden hareketle insanların arasında hoş bir sada bırakan, kalpleri yumuşatan bir duygunun dışa vurumu olarak ''hoşgörü'' ortaya çıkar. Böylece, toplum hayatı birbirini bütünleyen insanların iyi niyetli davranışları ölçüsünde daha bir güzelleşir.
Dilde, davranışta, söylemde hoşgörülü olmayı başarabilmek, örnek olmak şimdi ve gelecek nesillerimiz için çok önemlidir. Çocuklarımıza, gençlerimize bırakabileceğimiz en güzel miras hoşgörüdür. Bir insan; diğer insanlara, olaylara, konulara hoşgörülü yaklaştığı sürece mutlu olur. Bu mutluluk, diğer insanlarla paylaşıldığı ölçüde de artar, yayılır. Küçük bir fidanın uzun zamanlarda yeşermesi gibi suladıkça büyür ve kuşaktan kuşağa yayılır durur.
Başkalarının faziletlerine karşı lütufkar, hatalarına karşı da biraz kör olmak gerekir. Her yapılanı görerek üzerine gidersek karmaşaya neden oluruz. Yapıcı olmak gerekir yıkıcı değil. Tolerans, yapılan her şeyin kolayca kabul edilmesi değildir, o başkalarının görüşlerini anlama kabiliyetidir, menfi hiçbir his beslemeden, onların anlayışlı bir şekilde tartışma arzusudur. Bu şekilde sağlıklı bir yol alınabilir. Kavgalar, saygısız davranışlar kırıcı hareketler ve kötü sözler bu duygunun kaybolmasına yol açar. Bu tür davranışlar empati yapmayı ve birbirimizi anlamayı zorlaştırır. İnsanın kendisinin rahatsız olmadığı bir davranış karşısında başkasınında rahatsız olmayacağını düşünmesi, hoşgörüyle bağdaşmaz. Bu kapsamda hoşgörüyü en iyi sigara tiryakilerinden öğrenebilirsiniz, bugüne dek hiçbir sigara içen, içmeyeni şikayet etmemiştir!...
Hakan ERDEM