RÖPORTAJLAR:
hakaner6060@gmail.com
BLOG
Son zamanlarda çevremizde özellikle yakınlarımızdan birçok vefat haberleri alıyoruz. İnsanın inancı gereği ölümü hep düşünmesi ve ona göre hareket etmesi bir yana bu gerçekle özellikle yakından tanıdığınız bir arkadaşınızı ya da çevrenizden birinin ölüm haberini aldığınızda yüzleşmek daha çetin oluyor.
Değerli dostlar,
Halbuki o kadar yakın ki ölüm…
Maalesef unutuyor ve bu dünyaya fazla önem veriyoruz. Geçtiğimiz hafta iki farklı yerden biri arkadaşım diğeri arkadaşımın yakınının vefat haberini aldım. İkisi de beklenmedik bir anda oldu gibi gelse de ölümün zamanını bilen Allah’ın takdirini de unutmamak gerek.
Üniversiteden arkadaşım genç yaşta balkondan düşerek hayatını kaybetti. Haberi aldığımda çok farklı duygular içerisindeydim. Keşke yakın zamanda arasaydım, halini hatırını sorsaydım, helalleşseydim diye düşündüm. Ama ölüm işte vakit geldiğinde gerçekleşiyor ve gidiyor insan. Bir diğer ölüm haberi ise hepimizin sıklıkla karşılacağı cinsten. Arkadaşımın yakını sabah evden işe gidiyor akşam eve döndüğünde eşini yerde hareketsiz görüyor. Kalp krizi geçirdiğini anlıyor ve onu son görüşü olduğunu bilmeden ayrıldığı sabahın akşamında eşine veda ediyor.
Diyeceğim o ki değerli dostlar, hepimiz her gün her yerde birçok insanla iletişime geçiyor, farkında olmadan onu son görüşümüz olacağını ya da onların bizi son görüşü olacağını unutuyoruz. Her ölüm haberinde bu gerçek bir tokat gibi yüzümüze çarpıyor. Yunus Emre’nin de söylediği gibi hareket etmek daha doğru gibi geliyor;
“Sevelim sevilelim bu dünya kimseye kalmaz.”
Artık hepimizin birbirinin değerini bilme ve anlama zamanı sizce de gelmedi mi?
Hakan Erdem